1- TUTUKLAMA KARARI NEDİR?
Tutuklama kararı, bir kişinin, işlediği suç veya suçlarla ilgili olarak mahkeme veya yetkili bir organ tarafından özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasını sağlayan bir hukuki tedbirdir. Bu tedbir, belirli koşullar altında, özellikle suçun ciddiyeti, kaçma riski, delil karartma tehlikesi gibi unsurlar göz önünde bulundurularak verilir. Tutuklama, ceza yargılaması sürecinde, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacıyla alınır.
2- TUTUKLAMA NEDENLERİ NELERDİR?,
CMK’nın “ Tutuklama Nedenleri “ başlıklı 100. Maddesinde tutuklama nedenlerini düzenlenmiştir. Buna göre;
“ (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a- Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b- Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
3. Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a- 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. (Ek: 6/12/2019-7196/58 md.) Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),
3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
4. (Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent b, e ve f) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
5. İşkence (madde 94, 95),
6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
8. (Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
b- 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c- 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
d- 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e- 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
f- 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
g- (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar.
h- (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.
i- (Ek: 12/5/2022-7406/9 md.) Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.
j- (Ek: 12/5/2022-7406/9 md.) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.
k- (Ek: 10/10/2024-7528/35 md.) Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî eğitim kurumlarında yönetici, öğretmen, usta öğretici, yabancı uyruklu öğrencilerin eğitimine yönelik Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen projelerde öğretici/öğretmen veya rehber danışman; özel öğretim kurumlarında yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğretici olarak görev yapanlar ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı resmî eğitim kurumları ve özel öğretim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders okutanlara ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan öğretmenlere karşı görevleri sırasında veya görevleri sebebiyle işlenen kasten yaralama suçu.
4. (Değişik: 2/7/2012-6352/96 md.) Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
3- TUTUKLAMA KARARINI KİMLER VEREBİLİR?
Ceza yargılaması iki aşamadan oluşmaktadır. Bu aşamalar soruşturma ve kovuşturma aşamalarıdır. Bu aşamalarda şüpheliler/ sanıklar hakkında yargılama devam ederken, birtakım tedbirler gündeme gelebilmektedir. Bu tedbirlerden bir tanesi de tutuklama tedbiridir. Tutuklama kararının hangi merciler ve kimler tarafından verilebileceği hususu ise; yargılamanın hangi aşamada olduğuna bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.
Şüpheli hakkında herhangi bir suç isnadı ile soruşturma dosyası açılması akabinde ifadelerin alınması, delillerin toplanması, şüphelinin kaçma şüphesi gibi durumların varlığı halinde ve soruşturma dosyası kapsamında Cumhuriyet Savcısı’nın talebi ve Sulh Ceza Hâkimliği’nce verilecek olan karar neticesinde şüpheli hakkında tutuklama kararı verilebilmektedir.
Kovuşturma aşamasında ise şüpheli hakkında tutuklama kararı verebilecek olan merci, dosyanın görüldüğü ceza mahkemesidir.
Bu husus CMK’nın “Tutuklama Kararı” başlıklı 101. Maddesinde düzenlenmiştir.
“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.”
4-TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ NEREYE VE NASIL YAPILIR?
Tutuklama kararına itirazın nereye ve nasıl yapılacağı, tutuklama kararının hangi merci tarafından verildiğine bağlı olarak değişkenlik gösterebilmektedir.
Tutuklama kararı yukarıda da açıklamış olduğumuz üzere soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı’nın talebi ile Sulh Ceza Hakimli tarafından; kovuşturma aşamasında ise Cumhuriyet Savcısı’nın talebi ile veya mahkemece re’sen verilebilmektedir.
Soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimliği’nce verilen tutuklama kararına itiraz, yargı çevresinde bulunan Asliye Ceza Mahkemesi’ne yapılmaktadır.
Kovuşturma aşamasında verilen tutukluluk kararına itiraz ise; tutuklama kararını veren mahkemeye yapılmaktadır.
5- TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ SÜRESİ NE KADARDIR?
Tutuklamaya itiraz, şüpheli veya sanığa tanınan en önemli haklardan biridir. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklamaya itiraz süresi tutuklama kararının öğrenilmesinden itibaren iki haftadır. Tutukluluğun devamı kararına itiraz süresi de öğrenmeden itibaren iki haftadır. Tutuklamaya itiraz süresi, şüpheli veya sanığın tutuklandığı gün dikkate alınmadan hesaplanır.
6- TUTUKLAMA KARARINA İTİRAZ DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ
MERSİN NÖBETÇİ ASLİYE CEZA MAHKEMESİ'NE
Gönderilmek Üzere
MERSİN … SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO : … Sorgu
KARARA İTİRAZ EDEN
ŞÜPHELİ : … (T.C. … )
ADRESİ :
MÜDAFİ : Av. Dicle Aslan
ADRESİ : İhsaniye Mah. 4903 Sk. No: 23 İç Kapı No: 136-137 Akdeniz/ Mersin
KONU : Mersin .. Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarihli ve … Sorgu numaralı kararı ile müvekkilim hakkında vermiş olduğu tutuklama kararına itirazlarımızın sunulması ile müvekkil hakkındaki tutuklama kararının itirazen KALDIRILARAK müvekkilin TUTUKSUZ YARGILANMASINA karar verilmesi taleplerimizin sunumudur.
AÇIKLAMALAR :
1- Mersin Müracaat ve Suçüstü Savcılığı'nın … tarih ve …. soruşturma sayılı yazısıyla müvekkil, tutuklama istemiyle Mersin … Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilmiştir.
Mersin … Sulh Ceza Hakimliği'nin … tarih ve … Sorgu Sayılı kararı ile müdafii olduğum şüpheli … suçu yönünden CMK md. 100 ve devamı maddeleri gereğince tutuklama kararı verilmiştir. Mersin …. Sulh Ceza Hakimliği’nin tutuklama kararı hukuka aykırıdır. Bu sebeple yasal süresi içinde karara karşı itirazlarımızın sayın mahkemenize sunulması ile hukuka aykırı tutuklama kararının KALDIRILMASI gerekmektedir. Şöyle ki;
Mersin ... Sulh Ceza Hakimliği’nin tutuklama gerekçesinde; şüphelinin suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, tüm delillerin henüz toplanmamış olması, şüphelinin kaçacağı ve delilleri karartacağı şüphesinin var olmasından bahisle müvekkil şüpheli hakkında tutuklama kararı verilmiştir.
2- Tutuklama kararı CMK'da da açıkça belirtildiği üzere; "Delillerin korunmasını sağlamak" ve "Şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek" amacıyla verilmektedir. Somut olay incelendiğinde açıkça görüleceği üzere; müvekkilin delilleri karartmasından veya kaçmasından söz edilemeyecektir. Zira dosya kapsamında toplanacak başkaca bir delil kalmamıştır. Ayrıca müvekkilin kaçma şüphesi de bulunmamaktadır. Müvekkilim sabit ikametgah sahibidir. Bu sebeple şüphelinin tutuklu kalması aşırı bir tedbirdir ve ölçülülük ilkesine aykırıdır. Açıklamış olduğumuz sebeplerden ötürü; Mersin ... Sulh Ceza Hakimliği'nin vermiş olduğu tutuklama kararı açıkça usul ve yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmekte olup yapılacak olan inceleme sonucunda tutuklama kararının KALDIRILMASI gerekmektedir.
3- Müvekkilim kollukta vermiş olduğu ifadesinde samimi beyanlarda bulunmuştur. ( bu kısımda somut olaya ilişkin bilgilere yer verilebilir. ) Müvekkilim kolluk görevlilerine herhangi bir zorluk çıkarmadan olayı olduğu gibi açıklamış, yalan beyanlarda bulunmamıştır. Bu haliyle müvekkilimiz hakkında adli kontrol hükümleri uygulanabilecekken müvekkil hakkında tutuklama kararı verilmesi açıkça usul ve yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Bunun yanı sıra müvekkile isnat edilen " …" suçun müvekkilimiz tarafından işlendiğini gösterir herhangi somut bir delil dosya kapsamında mevcut değildir. Bu haliyle Mersin … Sulh Ceza Hakimliği'nin "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların var olduğu" gerekçesini de kabul etmemekteyiz. Zira müşteki beyanı dışından başkaca müvekkil aleyhine yorumlanabilecek somut bir delil mevcut değildir.
Ayrıca Soruşturma dosyası kapsamında gerekli olan deliller de toplanmış ve herhangi bir eksik delil de kalmamıştır. Bu haliyle " henüz tüm delillerin toplanmamış" olmasından bahisle müvekkilimizin tutukluluğuna karar verilmesi açıkça usul ve yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
4- Müvekkilim, 19 yaşında olup çalışmaktadır. Müvekkilin daha önce hiçbir sabıkası da mevcut değildir. Müvekkil iyi aile terbiyesi ile büyümüş, daha önce hiçbir suça karışmamıştır. Müvekkilin söz konusu suç isnadı sebebiyle tutukluğuna karar verilmesi ise; hem müvekkil hem de ailesi bakımında telafisi güç mağduriyetlere sebep olacaktır. Zira ceza evlerinde bulunan ve çok ciddi ve ağır suçlardan tutuklu veya hükümlü bulunan şahıslarla aynı koğuşu paylaşacak olan müvekkilin, geleceği üzerinde oldukça olumsuz etkiler bırakacağı açıktır. Bu sebeple daha henüz 19 yaşında olan, daha önce hiçbir sabıkası bulunmayan ve hiçbir suça karışmamış müvekkil hakkında verilen tutuklama kararı aşırı bir tedbirdir. Bu nedenle Mersin … Sulh Ceza Hakimliği'nin tutuklama kararının kaldırılması gerekmektedir.
Ayrıca AİHM içtihatlarında tutuklamanın en son uygulanması gereken tedbir olduğundan ve başka bir önlemle tutuklamadan sağlanabilecek yarar sağlanabilecekse tutuklama yoluna gidilmemesi gerektiğinden bahsedilmiştir. CMK 109 adli kontrol hükümleri uygulanmadan tutuklama kararı verilmemelidir. Müvekkil hakkında adli kontrol hükümleri uygulanmadan verilen tutuklama kararı bu sebeple hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Bu sebeple müvekkilin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına, sayın mahkemeniz aksi kanaatte ise adli kontrol hükümlerinin uygulanarak müvekkilin serbest bırakılmasına karar verilmesini isteme gereği hasıl olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER : AİHM, CMK ilgili maddeleri
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıkladığımız sebeplerden ötürü;
Mersin … Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarih ve … Sorgu numaralı kararı ile vermiş olduğu tutuklama kararına itirazlarımızın sayın mahkemenize sunulması ile müvekkil hakkındaki tutuklama kararının itirazen KALDIRILARAK müvekkilin TUTUKSUZ YARGILANMASINA, sayın mahkemenizin aksi kanaatte olması durumunda CMK md. 109 gereği tutuklama tedbirinin ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNE ÇEVRİLMESİNE karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz. Tarih
İtiraz Eden Şüpheli Müdafi
Av. Dicle Aslan
7- TUTUKLAMA KARARI İLE İLGİLİ EMSAL YARGITAY KARARI
“ Genel olarak tutuklama sanığın yargılamada hazır bulunmasını, maddi gerçeğin araştırılmasını temin etmek veya yargılama neticesinde verilecek cezanın infazını sağlamak amacıyla başvurulan bir koruma tedbirdir. Bazı durumlarda tutuklama koruma tedbiri ile ulaşılabilecek sonuçlara daha hafif tedbirler yoluyla da ulaşılmak mümkündür. Adli kontrol tedbiri de uygulamada genel olarak sıkça başvurulan bu tedbirlerden bir tanesidir. 5271 sayılı CMK’nın 109 ve devamı maddelerinde tutuklama tedbirinin oranlılık (ölçülülük) kriteri çerçevesinde (CMK’nın 101/1. vd) uygulamasını sağlamak amacıyla tutuklama koruma tedbirine alternatif bir koruma tedbiri olarak düzenlenen adli kontrol kurumu ile, kişi özgürlüğünün en az şekilde sınırlandırılması yoluyla tutuklamanın sonuçlarına ulaşılması amaçlanmıştır. Kısaca, adli kontrolün amacı tutuklama koruma tedbirinde de genel olarak öngörülen, şüpheli veya sanığın kaçmasını, saklanmasını veya delilleri karartmasını önlemek, tanık ve mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişimine engel olmak ve yargılamanın sağlıklı şekilde yapılmasını sağlamaktır.
Tutuklama koruma tedbiri yönünden, başvurulan bu tedbirin ne kadar süreceği konusunda yasada azami bir kısım süreler belirlenmesine karşın, kanunda adli kontrol tedbirinin uygulanması açısından her ne kadar bir üst sınır belirtilmemiş ise de, bir koruma tedbiri olması nedeniyle, adli kontrol tedbiri de geçici olup, bunu haklı kılan şartlar ortadan kalkınca bu tedbirin de kaldırılması gerektiği kuşkusuzdur. Zira burada amaç, kural olarak kişi hürriyetini tam manasıyla sınırlandırmamak suretiyle veya daha geniş bir ifade ile kişinin belirlenen yükümlere uymak kaydıyla toplumsal ve bireysel yaşamını olağan şekilde sürdürmesine olanak sağlanmasıdır. Bu kapsamda tazminat talebine konu edilen dava konusu somut olayda, davacı hakkında uygulanan adli kontrolün Anayasanın 13. maddesinde öngörülen temel hakların sınırlandırılmasında geçerli olan ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır. Ölçülülük ilkesi, genel bir ilke olup, adli kontrol tedbiri kapsamında yer alan yükümler açısından da geçerli olan bir ilkedir. Adli kontrol kararının verildiği hallerde, tutuklama kararının niteliğine ve somut olayın koşullarına göre; şüpheli veya sanık, birey hak ve özgürlüklerine en az müdahaleyi gerektiren yükümlere ve soruşturma ve kovuşturma konusu suçun niteliğine uygun düşen tedbirlere tabi kılınmalıdır. Kısaca ölçülülük ilkesi, temel hak ve özgürlüklere müdahale söz konusu olduğunda sınırlamada başvurulan aracın, amacı gerçekleştirmeye yetecek ölçüde olmasını gerektirir.” ( Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/13444 E. 2015/2705 K. 16.02.2015 Tarih )
Sonuç olarak hakkında Tutuklama kararı verilen şüpheli veya sanıkların ceza yargılaması kapsamında haklarının ne olduğu, söz konusu tutukluluk hallerinin ne kadar süre devam edeceği veya tutuklama kararına ne şekilde itiraz edebilecekleri hususu oldukça önemlidir. Zira etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesinin esas olduğu ceza yargılamasında; tarafların hak ve menfaatlerinin korunması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması amacıyla şahısların şahsi avukatlarına, şahsi avukatları yok ise alanında uzman bir ceza avukatına danışması ve yargılama sürecini bu şekilde yürütmesi oldukça elzemdir.